Home » YAZILARIM » GÜÇLÜ KADINLAR, KORKAK ERKEKLER

GÜÇLÜ KADINLAR, KORKAK ERKEKLER

GÜÇLÜ KADINLAR, KORKAK ERKEKLER

08 Mayıs 2011

Eski çağlarda kadın, alınıp satılan bir mal, erkeklerin isteğine boyun eğen bir dişi olmaktan öteye geçemezdi. Erkek gözünde köleden tek üstün yanı, ona soyunu sürdürecek çocuk doğurmasıydı.

21. yuzyılda özellikle gelişmiş ülkelerde kadın, erkeğin karşısında eşit bir toplum üyesi olarak yerini almıştır. Kadınlar, her alanda ve her meslek dalında erkeklerle yanyana ve yarış içinde başarılı olabileceklerini kanıtlamışlardır.

Ülkemizde de buna örnek yönetici, akademisyen, girişimci pek çok kadın vardır. Üstelik, bu kadınlar artık aynı zamanda bakımlı ve hoştur. Çünkü, artık kadınlıklarıyla da barışıktırlar. Örneğin; Tusiad başkanı da bir kadındır ve aynı zamanda hoş ve çekicidir. Benzer örnekler, dünyada ve ülkemizde az sayıda değildir.

Peki kadın güçlendikçe ve erkekle eşit bir konuma geldikçe, erkek bundan nasıl etkilenmektedir?

Aslında her dönemde ve toplumda kadının yüceltilmesi ve aşağılanması yanyana gitmiştir. Kral ve padişah saraylarında gözde olan kadınlar vardı mesela, bir de diğerleri. Ortaçağ şovalyeleri ise, sadece soylu kadınları yüceltirlerdi.

Bugün, kadınlar açısından gelinen nokta Fransız ihtilali, Rusya ve Çin devrimleri sonrasında kadının lehine yeni düzenlemelerin olması ve feminizm hareketi gibi pekçok özgürlük mücadelesiyle olmuştur. Tamam mıdır? Olmuş mudur? Değildir ama çok yol alınmıştır.

Kadın için kullanılan; duygusal, güvenilmez, güçsüz, korunmaya muhtaç, gözü yaşlı kavramları bügünün “güçlü” kadınlarını tanımlıyor mu? Erkekler, bu tanımları koyabiliyor mu kadınların önüne?

Koyamıyorlar! Çünkü kadın sınırını aştı. Erkekle yarışa girdi ve başardı!.. Erkek güzel ve başarılı kadını tehlikeli bulmaya başladı. Tutkulu, becerikli, zeki kadından çekindi. Böyle kadınların karşısında kendini yeteri kadar başarılı, güçlü ve erkek hissedemiyordu.

Zaten, kadını severken bile güçsüzleştiren ifadeler kullanmak erkeğin çok hoşuna gidiyordu; “bebeğim, yavrum, çiçeğim…”

Erkekler, kimi zaman kendilerinden oldukça küçük kızlarla beraber oluyorlar ya da evleniyorlar; hani daha iyi hissetmek için! Sonra da “Birşey paylaşamıyoruz, alışveriş merkezinde gezmek istiyor hep.” diye yakınıyorlar! Ama o küçük daha…öyle değil mi?

“İtte vefa olur, avratta vefa olmaz” diyen Atalarımızın, evlatları da bu sözü içselleştirdiklerinden olsa gerek; Anadolu’ da “avrat” “esaslı kadın” anlamında da kullanıldığından güçlü kadına güvenmemeleri…

Erkek kendi ayakları üzerinde duran, gelişmiş, ne istediğini bilen, cinsel açıdan olgunlaşmış kadından ne anlıyor acaba? O kadının kendini var etme sürecinde, nasıl bir yolculuğu oldu anlıyor mu? Bu omurgalı duruşu oluştururken, bir o kadar tevazü sahibi de oldu biliyor mu?

Kadının kimliği, kadın-erkek eşitliği, kadın hakları konuları konuşarak değil, kesinlikle her kadının kendine yatırım yaparak, varolma sürecinde gerçekleşir.

Öyleyse, hiç de kolay olmayan bu süreçlerden geçen kadından niye korkulur? Erkekler, gerçekten neye ihtiyaçları olduğunun farkında mıdır acaba? Şunu söylemek istiyorum:

Güçlü ve güvenli eşi ve sevgilisi olan erkekler, “poposu kalkmasın” diye kadına kendini değersiz hissettirecek davranışlar sergileme eğiliminde olmaktadırlar. Daha uzak ve agresif davranmakta, ilgi göstermemekte, başkalarının yanında küçük düşürecek davranışlarda bulunabilmekte ve en önemlisi de kadının yaptığı güzel hiçbirşeyi görmemekte ve onore etmemektedirler.

Sanki erkek böyle davrandığında, kadın bu zaafiyeti anlamıyormuş gibi? Anlıyorlar tabii ki ve daha bir zorlaşıyor kadın için yakınlık kurmak. Güçlü ve zayıf yanlarını bilip, bunlarla dalga geçen erkeğe, daha yakın hissediyor kendini, daha bir hayranlık duyuyor halbuki…

Aslında erkek bilse ki, sevmeyi en iyi bu kadınlar bilir. Çünkü bu kadınlar, insanları zayıf ve güçlü yanlarıyla kabul etmeyi öğrenmişlerdir. Kişisel ve sosyal anlamda güçlülük; olgunluk demektir, olgunluk demek; daha iyi sevmek, verebilmek ve sahiplenmek demektir. Adı üstünde “gücünü bilmek” neler yapabileceğini, neler kotarabileceğini, nasıl seveceğini ve nasıl gideceğini de bilmektir.

Bunlardan korkulur mu? Bunun yanında durulur, hatta durdukça daha da durasın gelir. Korkmasan, bir gelsen ahir ömründe başına gelen en iyi şey olur…