Home » YAZILARIM » Alıştım!

Alıştım!

Alıştım!

15 Ağustos 2014

“Ben herşeyin bir bir yok olmasına o kadar alıştım ki

Ve her şeyin bir bir varolmasına o kadar alışacağım ki

Bilirsin neler için çarpmıyor bir yürek…”

Edip Cansever

Alışmak, peki ama neye? Yaşadığın yere, oturduğun eve, yaptığın işe, gittiğin yola, baktığın manzaraya… Öyle ya İstanbul boğazı’ nın güzelliğine bile alışmıyor mu insan? Güzelliğe alışmak! Ne demek ki bu? İki anlamı var sanki; biri vazgeçememek güzel olandan, ikincisi artık heyecanlanmamak, bakıp geçmek ve sıradanlaşması güzel olanın.

İnsanın bağımlılığı mıdır alışması. Alışmak TDK sözlüğünde hem “sürekli ister hale gelmek” olarak tanımlanıyor, hem de “etkisini yitirmek” olarak.

Peki bizimki alışkanlığa dönüştü artık ne demek ki? Hayır iyi mi, kötü mü? Nereye çekelim bu sözü?

Alıştıysak bir zamanlar yanıp kavrulduğumuza, sevdiğimize, yarimize, etkisini yitirdi anlamında mı? Yoksa acıya alışmak gibi mi sevginin artık alışkanlığa dönüşmesi! “Allah dağa taşa ölümü vermiş dayanamamış ama insana vermiş dayanmış” der eskiler. İnsanın alışma potansiyeli çok mu fazla? Müptelaya yatkınlık insana mı özgü, ne dersiniz?

TDK’ da diğer bir anlamı, “bağlanmak, ısınmak” olarak belirtilmiş alışmanın. Aslında bu anlama sahip çıkmak gerekir. Bağlanmak sağlıklı bir ilişki kurma biçimidir, “yanmaya başlamak, tutuşmak” anlamında kullanıldığında ise zorlayıcı bir hal alır alışmak. Bağımlılık düzeyindeki alışkanlıklarımız, bünyeye zarardır, canımızı soğurur. Yaşam destek ünitesi gibi olmaya başlarsa hayatımıza aldığımız kişiler, kayıp bir “ben” den de sözedebiliriz.
Birlikte olduğumuz kişiye zamanla alışmamak mümkün değildir; kokusuna, tenine, sesine, sevme biçimine, nazına, sözüne…
Alıştığımız şeyler, sevdiğimiz zaman ruhun ruha, bedenin bedene iyi geldiği şeyler olmalı ve bunların etkisini yitirmesine izin vermemek için insan elinden geleni yapmalı.

“Alışmak sevmekten daha zor olmamalı”, alışmanın tadına severek varmalı. Onca zaman emek varsa, onca zaman yoldaşlık, yokluğuna da o kadar kolay alışmamalı gidenin ya da gitmek zorunda kalanın.

Kötü muamaleye, baskıya, zorbalığa ve sömürüye alışmak da var. Çirkin kentleşmeye, trafiğe, ilişkilerin yozlaşmasına “alıştık” dendiğini de biliyoruz.
Alıştığımız şeylerin yaşam kalitemizi yükselttiği, “alıştım sana” dediklerimizin bize hayatı yaşanılır kıldığı ve bize alışanlara insana yakışır şekilde davrandığımız alışkanlıklarımız olsun…

Uzman Psikolog, Psikoterapist Ruşen Nur Arıkan

www.esduyum.com