Home » YAZILARIM » YALNIZ KALMAK İSTEMİYORSAK

YALNIZ KALMAK İSTEMİYORSAK

YALNIZ KALMAK İSTEMİYORSAK

27 Temmuz 2011

Hepimizin ailemiz dışında yürüttüğü, ilişki içinde olduğu insanlar var. Eşimiz, dostumuz, arkadaşlarımız, tanıdıklar olarak adlandırdığımız kişiler bunlar. İş arkadaşlarımız da olabilir, sosyalleştiğimiz yani sosyal paylaşımlar içinde olduğumuz kişiler de olabilir, komşularımız olabilir veya yakın dostlarımız da…

Bazen duyuyorum; “Ben bir insanın yanlışını göreyim, anında silerim.” cümlesini. Bir de kırıldığı zaman, hani “Deve kini” derler ya aynen öyle küsen, kırgınlığı uzatan veyanına yaklaştırmayan kişiler vardır.

Yalnız olmaktan şikayet eden, ama herkese bir kulp bulan kişiler de vardır. Onlar da hep insanların “olumsuz” olarak gördükleri yanlarına odaklanırlar.

Bir de kendileri de çok kırılgan oldukları için, karşısındakiyle ilişkinin gelişmesine izin vermeden, uzaklaşanlar da var.

Hepimiz çok farklı ailelerden, farklı kültürel etkileşimlerden geçerek bu yaşlarımıza geldik. Bu nedenle de bireysel farklılıklarımız var. Herbirimizin farklı kırılma noktaları, farklı travmaları dolayısıyla ilişkilerde de farklı algıları ve tepkileri var. Biz biriyle etkileşime geçtiğimizde, bu kişiyle ilişki kurma tarzımız mutlaka geçmiş ilişkilerimizden köken almakta.

Eğer ilişkilere biraz da böyle bakabilirsek karşımızdakini daha iyi anlayabiliriz. Mesela “A” kişisi, bir “B” durumuna beklemediğimiz bir tepki veriyorsa, bu “B” durumunun o kişinin dünyasında neyi tetiklemiş olabileceğini bir düşünelim. Neyi tetiklediğini bilmenize imkan olmayabilir ama birşeylerin o anda sizin gördüğünüzden başka bir anlamı da olabileceğini farkedebilirsiniz.

Bu durumda, karşınızdaki kişi ile yaşadığınız ve olumsuz olarak adlandırabileceğiniz durumu; “kişiselleştirmeme” yoluyla yani sizinle ilgili bir durum olmadığını anlayıp üzerinize alınmadan, ilişkiyi de koruma altına alma şansını yakalayabilirsiniz.

Bunun kolay birşey olmadığını biliyorum, ama sağlıklı ilişkiler geliştirmek istiyorsak karşımızdakiyle empati kurarak ilşkide olabiliriz.

Ancak daha da önemli birşeyden sözetmek istiyorum; “İnsanları olduğu gibi kabul etmek.” Olgunlaşmak ve olgun sevgi bunu içerir. Hepimizin ayrı ayrı çeşitli zorlukları olabilir; birimiz ötekine göre daha kırılgan, daha cimri, daha öfkeli, daha hassas ve alıngan, daha kıskanç, daha çekingen, daha kaygılı, daha şüpheci, daha dominant, daha pasif, daha konuşkan, daha bencil, fazla verici, vb. olabilir.

Herkese girilebilecek bir yol olabileceğini düşünüyorum. Bir düşünün, çevrenizde tanıdığınız yukarıdaki özelliklerden birine veya birkaçına sahip ama aynı zamanda çok keyif alınabilecek özellikleri de olan kişiler yok mu? Ya aynı zamanda mizah anlayışı çok iyidir, muhabbetine doyum olunmaz veya entellektüel kapasitesi müthiştir ya da çok yardımseverdir ve zor zamanlarda yanınızda olur, vs. Yani o kişiyle alışverişinizin olacağı pek çok alan olabilir veya sizin yaşamınıza başka güzellikler anlamında çok şey katabilir.

İnsanların sizin hoşlanmadığınız özellikleri olabilir, önemli olan bu özellikleri tanımaktır, peki bu neye yarar? Kendinizi o ilişki içinde “koruma” ya yarar. Yani siz de bunu bilerek o kişiyle ilişki kurarsınız. Böylece hoşunuza gitmeyen yönlerin sizi rahatsız etmesine izin vermezsiniz.

Bir de tabii işin hoşgörü kısmı var. Hata olarak gördüğünüz bir durumu, affetmeyi de bilmek lazım; konuşmaya çalışmak, kendini ifade etmesine izin vermek gerekebilir. Ders alma becerisi varsa, o kişi de bundan büyüyerek çıkar. Hata yapmak insana dair, yargılamaktansa önce anlamaya çalışmak lazım. Zaten eğer küskünlük durumu uzarsa “öfkeler” artar, bu yüzden çok uzatmadan konuşmak gerekir.

Elbette ahlaki zaafı olan ve bize zarar veren kişi ve ilişkilerden sözetmiyorum. Böyle ilişkilere zaten hayatınızda yer vermezsiniz. Benim sözünü ettiğim ilişkiler, kabul edilebilir sınırlar içinde olup, yargılayarak ve empati kurmadan reddettiğiniz ilşkiler.

Tabii ki sevgili ve eş olma hali olduğunda, birbirinizi olduğu gibi kabul etmeye çalışırken “öteki” için daha dikkatli ve esnek olduğunuz durumlar hiç kuşkusuz olmalı, bu bir ilişki sorumluluğudur. Burada ortak yaşam alanı da olduğu için; “Nelerden vazgeçebilirim? Nelerden vazgeçemem?” konusu çok iyi düşünülmeli.

Evet, hayatımıza aldığımız veya almaya çalıştığımız insanları, olduğu gibi kabul edebilmek de bir “güç” dür. Bu ancak kendimizi de olduğu gibi kabul ettiğimizde, daha mümkün hale gelir. Farklılıklarımız olabileceğini ve onu böyle de sevebileceğimizi karşımızdaki anlarsa “yakınlık” gelişir. Güzel ayna tutarsanız, insanlar güzelleşir. Karşımızdakine saygı duymak ve değer vermek böyle birşeydir.