SOSYAL KAYGI
Not: Bu yazım www.milliyet.com.tr portalı KADIN bölümünde 16.02.2011 tarihinde yayınlanmıştır.
Sürekli bir eleştirilme, toplumdan atılma veya cezalandırılma korkusu, “utanma” nın etkisiyle yakından ilgilidir. Kişinin eylemlerine çevrenin göstereceği tepkilerin dikkate alınması, bütün insan ilişikilerinde önemlidir. Gerçekten her kişinin varoluş biçimi, onun diğer kimselerin tepkilerini dikkate alış şekline bağlıdır. Ancak bunun abartılmış şekli, kişinin hayatını olumsuz etkiler.
Sosyal kaygıda sevgiyi yitirme korkusu egemendir. Bu durum daha çok Ana-babalar çocuğun hangi davranışının, onların sevgisinin devamını en iyi şekilde sağlayacağını önceden görmesini olanaksız kılacak derecede tutarsız bir davranış gösterdiklerinde ortaya çıkar; bundan sonra çocuk iyiyle kötüyü ayırdetmekten vazgeçerek, davranışlarını o anın gereklerine uyduracaktır.
Bu kişiler başkalarının sevgisini yitirme korkuları o denli büyüktür ki, hiçbir zaman sahip olmadıkları bir sevgiyi bile yitirmekten korkarlar.
Sosyal kaygıda çevrenin iyi yönetilmesi için bir boyun eğme vardır ancak saldırganlık bastırılır.
Boyun eğme ve saldırganlık arasında çatışma vardır.
Kişiler neyin reddedilmesi, neyin kabul edilmesi gerektiğine karar veremezler, cesaret edemezler.
Sadece başkaları ne bekleri keşfetme ve ona göre hareket etmek ister. Kibar, uzlaşıcı ve saygılı davranır.
Ağır sosyal kaygısı olan kişilerde bazı paranoid özelliklere rastlanır. Tek fark sosyal anksiyetesi olan kişi “Herkes bana karşı olabilir.” diye düşündüğü halde, paranoid hastanın “Herkes bana karşıdır.” demesidir.
Abartılmış bir sosyal kaygının ilk tipi çift değerli bir duygunun (ambivalansın) sonucu olabilir. Herkesten nefret edenin herkesten korkması gerekir.Kibar, uzlaşıcı ve saygılı olmak, saldırgan eğilimlere karşı bir savunmadır. Aynı zamanda yitirilmiş veya suçluluk duyguları nedeniyle tehlikeye düşmüş benlik değerlerinin başkalarının yargısına veya acımasına başvurarak onarılma çabası olabilir.
Övgüye gereksinimi olan ama aynı zamanda sahne korkusu olan artist buna en iyi örnektir. Çocukken yaşantılanan durumların devamı olarak yargısından korktuğu kişilerle çatışma yaşar. Benliğin değerlendirilmesi dış desteklere bağlıdır. Bu duruma suçluluk ve başarısızlık korkusu da eşlik eder.
Bazı kimselerin benlik değerlendirmelerini artık dıştan elde edilen duygular değil, bazı ideallerinin gerçekleşmesi düzenler; ancak bir idealin gerçekleştirilip gerçekleştirilmeyeceği konusundaki karar çevresindeki kimselere bırakılmıştır. Bu kimseler “duygu” ya değil “onaylanma” ya gereksinim duyarlar.
Kişilerin aile, sosyal ve iş yaşantısını olumsuz yönde etkileyen sosyal kaygıya bu yazımda sorunun dinamikleri açısından yaklaştım. Gelecek yazımda bir tanı olarak “sosyal fobi” den bahsedeceğim.
Sağlıklı günler…