AÇIK OLUN, NET OLUN, SAHİCİ OLUN…
13 Şubat 2012
Belirsizliğe tahammül edebilmek bazı kişiler için oldukça zordur, böyle durumlarda kaygıları hat safhada yükselir hatta gelecek kaygısını bu nedenle çok yoğun bir biçimde yaşarlar. Kontrol odaklı kişiler, bu söylediğim duruma uyarlar. Bu kişiler genellikle plan yaparak yaşadıkları için, hayatın getirileri planlarına uymadığında, fena halde canları sıkılır ve böyle yaşamak zordur.
Diğer ilişkileri sürekli kontrol etmeye çalışarak yaşamak hem kendilerine hem ilişkilerine zarar verir ve hayatın kendisi varken, “olması gerekenler” in içinde sıkışır kalır.
Peki hayatımızda “gizem ve sihir” in önemi ne? Gizemli olmak merak uyandıran ve insanı peşinden sürükleyen bir durum olarak da bilinir; arzunun kanatlarıdır kadın erkek ilişkilerinde. Buraya kadar diyecek birşey yok…
Benim sözünü etmek istediğim; açıklık, net olma, sahicilik ise bambaşka birşey. İnsan ilişkilerinde açıklıktan kastettiğim şey, karşılıklı olarak birbirimizi ilgilendiren konularda duygu ve düşüncede açık olmak; kandırmadan, kıvırmadan, korkmadan hani biraz da halk dilinde delikanlıca davranma durumu.
Ancak bunun için insanın en önce kendi farkındalığının yüksek olması lazım. Bir durum karşısında ne hissettiği, duygusunun ne olduğuna dair farkındalık halinden bahsediyorum. Verdiği tepkilerin karşı tarafta yarattığı etkinin farkında olunmasından bahsediyorum. Eee… şimdi bir de buna empati yapmayı yani başkalarının duygusunu tadabilme yeteneğini de ekliyorum… İşler iyice sarpa sardı! Hepsi birbirine bağlı elbette.
Eskilerin bu konularda söylediği ne güzel sözler vardır; “Özü sözü bir olmak”, “Söylediğinin arkasında durmak”, “Ağzından çıkanı kulağı duymak” gibi, kısa ve öz duruma işaret eden sözler.
Ne güzeldir böyle insanlarla birlikte olmak, ne keyiflidir çünkü nettirler, ilişkide huzursuzluk duymazsınız, içtenlik en önemli karakter özellikleri olduğu için ruhunuza çok iyi gelirler. İlişkinin ilerlemesini en üst seviyeye çekecek olan lokomotif özelliklerdir bunlar.
Zaten böyle davranan insanlara dikkat edin, kendisine saygısı olan insanlardır ve bu yüzden başkalarına da saygı duyarlar. Karşısındakiyle kurulan güvenin sarsılmasını istemezler çünkü kendisine ve karşısındakine değer vermeyi bilirler. Bol keseden atıp, sonra bambaşka bir davranış içine girmezler.
Yapamayacağı vaatler, tutamayacağı sözler vermek ne için ki? Sadece o anı kurtarmak, birşeyden fayda sağlamak veya birini fethetmek, elde etmek için insan nasıl kendine ihanet edebilir! Sonra da “Takke düşüp, kel görününce” bu pespaye duruştan nasıl rahatsız olunmaz.
Daha da fenası, bir de durumu çarpıtanlar vardır. Kendisine yaşadığınız hüsranı anlatırken yaptıklarını göstermeye çalıştığınızda, bir ayna tuttuğunuzda içinden çıkıverir mevcut durumun. Anlamasını, siz anlattıkça idrak etmesini beklersiniz ama nafile. O, bütün hayatı boyunca ilişkilerinde bir mekanizma olarak çarpıtmayı kullanmıştır, yaşadıklarınızı çarpıtırken de sizin ne kadar kırıldığınızı ve hayal kırıklığına uğradığınızı farketmeyecek kadar da kendisiyle meşguldur. Velhasılıkelam bu bir karakter sorunudur, dahası egodaki çatlaktır!
Net olmak, açık olmak insana müthiş güç katan bir özelliktir, saydamlık da denir adına. “Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün” demiştir Mevlana da. Zaten belirli bir kuralın olmadığı açık bir toplumsal ortama maruz kalıyoruz ve bu bizlerde belli ölçüde kaygı doğuruyor, bir de özel alanımıza aldığımız insanlarla ilgili olarak bizi bir soğuk, bir sıcak suya atmalarına izin verip yeni bir kaygı durumu yaratmayalım. Sırtımızı şöyle bir yasladığımızda kumdan kale gibi yıkılmamalı yoldaş, arkadaş dediklerimiz, tabii önce çuvaldızı kendimize batırmayı unutmadan!